Bireysel Terapi
Hayao Miyazaki’nin son eseri “Çocuk ve Balıkçıl” filmi düş, gerçeklik ve bir veda filmidir. Miyazaki bu son eserinde sinemaya veda ederken çok ilginç bir şekilde bu veda bir çocuk karakterin düş ve gerçeklik ile harmanlanan mücadelesi ile tamamlanır. Miyazaki animasyon ve manga film tarzı ile tüm dünyada en önde gelen ustalardan biridir. Film, annesini kaybeden 11 yaşındaki Mahito’nun düşsel yolculuğunu anlatır. Bu yolculuk düş dünyası ve gerçek dünya arasına sıkışmış bir süreci işler. Bu filmde bir çocuğun içsel dünyasında yaşadığı acıya, kayba ve bunu aşmasına tanıklık ederiz. Filmin akışı diğer Miyazaki filmlerinde olduğu gibi bir yolculuğu ve sonrasında bu yolculuktan edinilen deneyimler ile bir eve geri dönüşü anlatır. Bu filmde de bir çocuk karakter filmin merkezindedir. Bu yazıda filmin akışını yansıttığı duygulanımlar ile ele alacağım.
Filmin başında Mahito şehrin ortasında bir hastanede meydana gelen yangına doğru koşar. Koşarken bazen zorlanır, bazen savrulur bazense nefes nefese kalır. Mahito’nun annesi yangının ortasında kalarak yaşamını yitirir. Mahito annesini kurtarmak için yangının içine girdiği ve annesini kurtarmak istediği gösterilir. Yangının derinlerine girdikçe Mahito’nun ve annesinin görüntüleri silikleşmeye başlar. Anne bedeni yangın nedeniyle deforme olmaya ve silikleşmeye başlar. Silikleşmeye başlayan görüntüler burada yaşanan travmatik yaşantıyı adeta sergiler. Ateş ve duman gökyüzüne doğru yükselirken annenin çocuğuna gülümseyerek veda ettiğini görürüz. Yönetmen açıkça bir bombalama nedeniyle yangının hastanede çıktığını belirtmez. Ama sonraki birkaç sahnede bu yaşantının 2. Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın savaşa girmesiyle ilişkili olduğunu tahmin ederiz. Mahito sonraki sahnede sessiz ve durgun bir çocuk olarak karşımıza çıkar. Sanki tüm enerjisini o yangına koşarken yitirmiş ve ardına derin bir sessizlik bırakmış gibidir. 11 yaşındaki bir çocuk için annenin kaybı belirsizliği, ölümü ve tedirginliği de beraberinde tüm film boyunca yanında taşır.
Bir sonraki sahnede Mahito ve babasının bir başka şehre doğru yolculuğuna eşlik ederiz. Mahito evini, okulunu arkadaşlarını da kaybetmiştir. Bu haliyle film savaş özelinde bir çocuğun yaşamını derinden etkileyecek hüznü de simgeler. Mahito’nun yüzü gülmez ve bedensel tepkileri üzerinde büyük bir yük varmış gibi ağırdır. Adeta ölü bir bedene bürünmüştür. Gri renginin hakim olduğu bir mekandan doğa, yeşil ve göl olan bir hayli farklı bir mekana doğru yola çıkar. Babası sanki ilk defa hayatında başka bir kadın olduğunu bu yeni şehre geldiğinde Mahito ile paylaşmıştır. Baba’nın hayatındaki yeni kadın Mahito’nun teyzesidir ve ayrıca hamiledir. Teyze Mahito’yu alarak yaşadığı eve doğru yola çıkar. Her ne kadar teyze Mahito’ya karşı ilgili gibi görünse de Mahito ona hiçbir tepki vermez ve onunla iletişim kurmak istemez. Film boyunca Mahito’nun bu yeni ve bilinmez olan kadına karşı ne yapacağını bilememesi, yakınlaşamaması ve en sonunda onu kabul etmesine tanıklık ederiz. Çocuğun da bu yeni anneyi nereye konumlandıracağı kafa karıştırıcıdır.
Film, Mahito ve balıkçıl kuşun yeni bir ev olan malikanede karşılaşması ile farklı bir yöne evrilir. Wittgenstein Tractatus kitabının sonunda “İnsan konuşamazsa sessiz de kalamaz” der. Bu karşılaşma sonrası film sessiz kalamayan bir çocuğun yolculuğunu bize sunar. Bu mistik karşılaşma ilk andan itibaren bir merak uyandırır. Balıkçıl kuşunun filmin başında Mahito’yu rahatsız eden bir tavrı vardır. Mahito ise balıkçıl kuşuna yönelik olarak yoğun bir nefret ve öfke hissettiğini görürüz. Balıkçıl kuşu tavırlarıyla izleyiciyi de sinirlendiren bir tavır içindedir. Burada Mahito’nun annesinin veda ederken gökyüzüne doğru uçması ve kaybolmasına bir parantez açmak uygun olabilir. Gökyüzü film boyunca karşımıza çıkan bir simge alanı olarak gösterilir. Balıkçıl kuş uçma yeteneği olan, bazen yükseklere doğru uçabilen bazen de yer ile temas edebilen bir noktadadır. Film boyunca pelikan, balıkçıl kuşu ve muhabbet kuşları düş ve gerçeklik arasında Mahito’nun yolculuğuna eşlik eden özneler olarak karşımıza çıkıyor. Gökyüzü ve kuşların Mahito’nun deneyimiyle ilişkisi beni mülteci çocuklar ile olan grup çalışması deneyimlerime götürdü. Özellikle savaş sonrası göç eden çocukların çizimlerinde gökyüzünde bazen yağmur, bazen gri bir renk bazense öylesine çizimler karşıma çıkmıştı. Bu tuhaflıklar bir çocuğun gözünden bombaların atılması ve o nedenle kendi düzenlerinin de sıkıntılı bir duruma evrilmesiyle ilişkili olduğunu düşündürmüştü. Mahito’nun ikinci dünya savaşı sırasında Tokyo’da bulunması ve annesinin gökyüzünden gelen bomba nedeniyle vefat etmesi filmde uçabilen kuş gibi nesneler ile olan karşılaşmalarında da bir tuhaflığa işaret etmektedir. Mahito balıkçıl kuşu ile karşılaşmasında onun tavrına fazlasıyla sinir edici bulur. Bu karşılaşma Mahito’nun mücadelesinin başlangıcıdır. Tanımadığı bu kuşun peşine düşer, onu yakalamak ister ve onu yok etmek ister. Sanki annesinin kaybının nedeni o kuşun kendisidir. Kuş burada annesinin kaybına neden olan o bomba ile de tanımlanmış olabilir Mahito’nun zihninde. Mahito’nun kuşa dair olan merak ve ilgisi filmde bir yüzleşme alanının başlangıcıdır. Bu yüzleşme Mahito için kolay olmayacak, mücadeleler ile geçen bir süreç. Bu yüzleşme alanı filmde terkedilmiş bir evin içinde düşsel bir yolculuk ile başlar. Filmdeki bu alan bir bilinçdışı alanına olan yolculuğu andırmaktadır.
Filmde ikinci ilginç durum ise Mahito’nun yerleştiği evde karşısına çıkan kişilerin hep yaşlı kadın ve erkekler olmasıdır. Bu durum savaşın yarattığı acının sadece çocuklara değil kadınların da bundan önemli derecede etkilendiği şeklinde yorumlanabilir. Savaş sırasında Japonya’da kaçırılan çok fazla genç kadın savaş alanlarına, farklı cephelere ve belirsiz yerlere götürülerek seks işçisi olarak alıkonulmuştur. Yeni ve belirsiz malikanede teyze dışında başka bir genç kadın yoktur. Teyzenin de filmin ilerlemesiyle kaybolması o dönem konuşulan ve aktarılan hikayeler nedeniyle çocuk zihninde ki tedirginliği simgeleştirmektedir. Anne vefat etmiştir, teyze kaybolmuştur ve genç kadınlar yoktur. Aynı zamanda bu evde savaşın yarattığı kıtlık ve yoklukta gösterilir. Babanın getirdiği konserve, et ve diğer besinleri gören ev ahalisi şaşkınlığını gizleyemez ve besinlere hücum eder. Savaşın yarattığı şiddet atmosferi yalnız manevi alanda değil maddi olarak insanların içinde bulunduğu yokluğu da sergiler.
Mahito bu ıssız evden dışarı çıkmak ister. Çocuksu bir merakla etrafı dolaşırken balıkçıl kuşunu takip eder. Balıkçıl kuşuna neden bu kadar ilgi duyduğunu bilemeyiz, bu belirsizlik ile balıkçıl kuşu onu eski terkedilmiş bir harabeye götürür. Balıkçıl kuşu hem küçük hem de şişman olarak karşımıza çıkar. Bu da 2. Dünya savaşı sırasında Japonya’ya atılan bombaların isminin Küçük Oğlan ve Şişman Adam olduğunu akla getirir. Miyazaki o bombaların atıldığı sırada küçük bir çocuk olduğunu düşünürsek sanki kendisinden bir anı bırakmış gibidir. Bu kocaman ev Mahito’nun yaşadığı travma ve acının kendi içsel dünyasındaki yansıması gibidir adeta. Terkedilmiş ve tedirgin edici kule terkedilmiş olmayı hisseden bir çocuğun iç dünyası gibidir. Eve girmek için kapatılmış oyuklardan girmek ister ama onu bulurlar. Bu davranış sınırların ötesini görmek isteyen bir çocuğun merakını bize sunar. Yaşlı kadınlar film boyunca koruyucu bir işlevdedir, Mahito’yu da o eve girmemesi için korumak isterler. Belki de hazır olmadıklarını düşünmüş olabilir. Kişinin yaşadığı acıları anlamlandırması, yüzleşmesi ve eyleme yeni bir bakış açısı ile başlaması için hazır olması da gerekir belki de diyebiliriz.
Mahito için bu terkedilmiş ev bir merak alanıdır. Tekrar evine döndüğünde Mahito teyzesi ile sıcak ilişkiler kurmak istemez. Ona güvenme konusunda endişelidir. Annesini kaybeden bir çocuk için onun yerine geçecek yeni bir kadına güvenmek kolay mıdır? Belki ona güvenirse onu da kaybedeceğini düşünür mü? Babası işlerini yoluna koymuş ve uçak sanayisi için parçalar üreten bir fabrikada mühendistir. Baba Mahito’yu okula yazdırmak için götürür ve havalı bir arabayla okula gitmenin ne kadar da harika olacağını anlatır. Babayı manevi alanda çocuğuna destek veren bir konumda göremeyiz. Baba işlevi burada dış gerçeklik ile ilgili konularda Mahito’nun yeterli bir imkana erişimini desteklemektedir. Onu okula yazdırır, ona yeni bir anne getirir, onu savaş ortamından çıkararak daha güvenli bir eve getirir ve hayatlarını devam ettirmek için uzun saatler çalışır. Baba’da eşini kaybettiği için bununla baş etme noktasında yas süreci içinde olabilir. Fakat bu hiç resmedilmez filmde. Baba dış gerçeklik için o kadar uğraşmasına rağmen çocuğunun içsel ihtiyaçları noktasında ona alan açan ve duygusal bir konumda bulunmaz. İlginç olan ise babanın da uçak üreten bir mühendis olması! Annesini bu uçaklar sebebiyle kaybeden bir çocuğun babasının bu işi yapması bir o kadar da ironik bir sahnedir. Nitekim Mahito okula yazıldığında arkadaşlarının zorbalığına maruz kalır ve okula bir yatırım yapmak istemez. Zorbalık sonrasında bir taş ile kafasını yarar. Bu sahne kan, acı ve kendine zarar verme anlamında oldukça zor bir sahnedir. Duygusal olarak içe çekilen ve sessiz bir çocuk bu acıyı bedenine taşır. Kafasında artık bir iz vardır ve bu sebeple yataklara düşer. Baba bunu yapanlardan intikam almak ister, ama sanki Mahito bu davranışıyla babanın çizdiği yola bir çentik atar. Babanın yolundan gitmek istemez belki de bu sessiz bir isyan gibi görünür. Babasının bu olaydan etkilenmesi ve okula gidip sorumlularını cezalandırmak istemesi belki de Mahito’nun babasına iletmek istediği bir mesaj olabilir. Babanın tavırlarına bakıldığında onun da kaynakları yetersiz gibidir, nasıl baş edeceğini tam olarak bilemez.
Mahito yatakta geçirdiği günler sonrasında dışarı çıktığında balıkçıl kuşun yere düşen birkaç kanadını toplar. Kuşla dere kenarında karşılaşmasında kuşun onu kendisine katılmak istemesi davetine karşı ne yapacağını bilmez. Kuşun davetkar ve sinsi davetine tepki veremez, orada donakalır. Onu etkileyen şey ise kuşun ona annesinin ölmediğini ifade etmesidir. Nehir kenarında donup kaldığında adeta kaybolacak gibidir. Denizden çıkan kurbağalar ve bir sürü farklı canlı onun bedenine dolanarak Mahito’yu görünmez kılar. Tam o esnada teyzenin uzaktan bir ok fırlatmasıyla kurbağaların kaybolduğunu ve Mahito’nun kurtulduğunu izleriz. Teyze’nin attığı ok annesel hislere dair Mahito için bir kaynak yaratmış gibidir. Sonrasında Mahito muzır oyunlarla yaşlılara bulduğu sigara ile kendisine bir ok yapar. Ok bir nesne olarak onu tedirgin eden ve korkutan durumlara karşı bir koruyucudur. O okun ucuna taktığı iki mavi kanat (Balıkçıl Kuşun kanadı) sanki korktuğu ve tedirginlik duyduğu durumlara karşı artık yüzleşemeye hazırım diyen bir simge haline gelir.
Mahito evin içindeyken teyzesini ormana doğru giderken görür. Akşam ise tüm ev ahalisi teyzenin kaybolduğunu belirtir. Mahito teyzesinin gittiği yolu bildiği için o tarafa yönelir. Hizmetçi yaşlı bir kadın da Mahito ile gelir. Orman yolu için tehlikeli olduğuna ilişkin mitler anlatılır. Bu yol Mahito’nun yaşadığı travmaları aşmasına giden yoldur. Aynı zamanda bilinçdışına giden bir yol. Yolun sonu eski ve terkedilmiş kuleye çıkar. Bu sefer buraya gitmek için hazırdır. Yaşlı kadın ile birlikte içeri girerler ve sonrasında kapı kapanır. Burası bir düş evreni içindedir. İçeride balıkçıl kuşu onu karşılar ve annesini gösterir. Mahito annesinin siluetine yaklaşır ve ona dokunduğunda annesi erir adeta eriyen bir mum gibi. Annesinin yangında yaşamını yitirmesi ile bir paralelliktir. Mahito öfke ile okuna davranır ve kuşu gagasından vurur. Bir delik açılmıştır gagada. Bu olay balıkçıl kuş ve Mahito arasında bir samimiyet alanına dönüşür. Öfkesini dışarı vurduğu ve adım attığı bir yola girmiştir. Bundan sonrasında Miyazaki bizi bir düş evrenine götürür. Travmanın simgeselden imgesel alana geçtiği bir düş. Bu evrene geçiş anne bedeninin eriyip kaybolduğu yerde büyür ve gelişir.
Travmatik etki nedeniyle zaman algısı bozulabilir ve dağınık görüntüler bireyin zihninde yer edinebilir. Mahito gözünü açtığında bir mezarlık yakınındadır. Ölüler diyarına varmıştır. “Bu kapıdan girersen bir daha çıkamazsın” yazılı bir kapı ortadadır. Bu yazı beni anne rahmine dönüş arzusu içinde olan bir çocuğu düşündürttü. Anne rahmine dönüş dil evreninden çıkarak yutulan ve kaybolunan bir alanı simgelemektedir. Travmatik anının mezarından çıkarılabilmesi travma ile baş etmek için önemlidir. Düş sahnesinin bir mezarlık ile başlaması ilginç bir tesadüftür. Kapıya yaklaşır ve onu açar. Çevredeki tüm pelikan kuşları Mahito’ya saldırmaya ve onu yemeye çalışır. Yenme ve yutulma endişesi bombalar tarafından zarar görme endişesine benzer. Pelikan kuşu burada gökyüzünden atılan bombaları andırır. Tam o esnada bir denizci genç gelir ve Mahito’ya yardım eder. Düş evrenindeki bu denizci bir yardımcı ego işlevindedir. Mahito’yu teyzesine götürmek için ona yardım eder. Denizci bir rol model, şefkat veya içimizde bize güç veren bir yaşam enerjisi ile özdeşleştirilir. Denizci ona ölülere sırtını dönme gözünü onlardan ayırmadan yürü der. Bu yardımcı ego Mahito’ya aslında korkuları ile yüzleş demiştir. Sonraki yolculuk ölülerin evreninde meydana gelir. Mahito için annesinin ölümüyle barışacağı kurmaca dolu, tehlikeli, merak uyandıran bir yolculuk. Bir rüya gibi tuhaf bir atmosferde eyleme dökülen bir hafıza.
Genç denizcinin evine geldiklerinde yakaladıkları büyük bir balığı keserek yaşayanlara ve warawara’ları beslemek isterler. Balık burada yaşamı simgeler. Yaşam içinde beslenmeyi, büyümeyi ve doyumu simgeler. Denizci ilk bıçak darbesini vurur ve bıçağı Mahito’ya verir. Bıçak burada fallik bir enerjidir. Denizci aslında Mahito’nun libidosunu hareketlendirmek ister. Bıçak darbesiyle Mahito’nun birşeyler yapacağı inanç ortaya çıkar. Denizci ve Mahito’nun yolculuğu bir bakıma terapötik bir yolculuğu simgeler. Mahito’nun bu düş evreninde yaşlı nineler bir biblo olarak onun yanında durmaktadır. Uyurken ise bir masanın altındadır. Burada düş evreni tedirginliklerle dolu olduğu için depremden korunmak için masanın altına saklanan kişiler gibi bir masanın altında koruyucu nineler ile birlikte bir güvenli alan kalmıştır kendisine. Bu imge savaş sırasında bombalardan korunmak için sığınılan sığınaklara da bir atıf olabilir. Sonra sperme benzeyen warawara’ların gökyüzüne doğru sarmal bir şekilde gidişini izler. Gökyüzü ona tedirginlik veren bir noktada olsa da sperme benzeyen warawaraların gökyüzüne doğru yola çıkması travmatik bir büyümeye işaret eder. Pelikanlar bu büyümeye saldırır, gözleri kırmızı ve yemek için kendinden geçmiş bir haldeler. Düş evreni tedirginlik ile birlikte büyüyen bir evredir. Bir anda ateşleriyle bir genç kız çıkar ve warawara’ları ateşi sayesinde pelikanlardan korur. Bu kişi Mahito’nun annesidir. Çocuksu dünyasında kurmaca metaforlar ile Mahito annesini bir kahramana çevirmiş bir halde izler. Mimi annesinin küçüklük halidir, ateş ise hastane yangınını simgeler. Yangın burada annesinin içsel hatıralarını kendi dünyasında işleyeceği işlevsel bir duruma dönüşmüştür. Yangında vefat eden o anne düş dünyasında ateş yeteneği olan bir süper kahramandır. Mahito bu kişiyi oldukça merak eder. Yangın nedeniyle yaralanan bir pelikan ile konuşur. Her ne kadar kötücül bir simge taşısa da pelikan ona merhamet eder ve onu toprağa gömer. Bir çocuk için oldukça olgunca bir davranış! Travmatik anıyı eyleme dökerek betimleyen bir çocuğun büyümesi.
Muhabbet kuşu gibi sevimli bir kuş Mahito’nun yarattığı düşler kılığında her biri elinde silah olan muhafız ve savaşçı olarak ortaya çıkmaktadır. Düş evreninde yer alan kulenin içi tehlikeli ve saldırgan muhabbet kuşları ile doludur. Ama oradan çıkış kapısı aralandığında gerçeklikte küçük sevimli hallerine dönerler. Çıkış kapısı gerçek dünyadaki evine doğru açılır. Travmatik bir akış sonunda eğer eve varırsa tedirgin edici nesneler de o anlamını yitirecektir diye düşünürüz. Travmatik tepki imgeleştirdiği nesneler ile sevimli olarak kabul edilen bir nesneyi tedirgin edici bir hale gelebilir. Muhabbet kuşları burada bombalayan uçaklar, sokakta yürüyen askerler veya yok etmek için şehirlere gelen askerleri simgeleyebilir. Bu evren de mücadele eden Mahito muhabbet kuşlarına yakalandığında ve yemek olarak yenmek istendiğinde onu annesi Mimi kurtarır. Mimi ile rengarenk sıcak bir eve giderler. Düş evreninde annesel sıcaklık alanı burada karşımıza çıkar. Mimi’nin hazırladığı reçel anne sütünü andırır ve coşkuyla yer Mahito. Bu yemek sahnesi onun mücadelesinde de güç vermiştir ona.
Yolculuğun amacı düş dünyasında kaybolan teyzeye ulaşmak ve eve dönebilmek için verilir. Teyzenin bulunduğu yer dar koridorların olduğu bir yoldur. Bu yol anne rahmine benzeyen bir yol. O yolda eğer bir taşa dokunursa taş sinirlenerek dokunan kişiyi cezalandırır. Bu yolun sonunda ise teyze özel bir odada bulunmaktadır. Buraya giriş ise tabudur. Tabu anne rahmine ulaşmak anlamına gelebilir. Düş Mahito’ya sınırların ne olduğunu ve çerçeveyi kendisine öğretir adeta. Fakat Mahito sınırları aşarak tabuyu aşar. Bu noktada Mahito kendisini ve teyzesini tehlikeye atmış olarak görününür. Dar koridoru çevreleyen taş bu duruma oldukça sinirlenir. Düş burada kesintiye uğrar ve bu dünyadan kurtulmaya çalışır. Burada teyze ile karşılaşması bir öteki ile karşılaşma ve bu ötekiyi kabul etme alanı da yaratır.
Filmin sonunda Mahito ailenin kökenine inerek büyük amca ile karşılaşır. Büyük amca bilge bu düş aleminin sorumlusudur. Yerine Mahito’yu geçirmek ister, ama bu durum bir tutsaklık ile de ilişkilidir bir bakıma. Çünkü düş evreni tamamen fantezilerden kurulu bir alan. Mahito bu fikre sıcak bakmaz. Çok ilginç bir şekilde Mahito, balıkçıl kuş ve annesini takip eden kral muhabbet kuşu bir kılıç darbesiyle bu dünyayı yerle yeksan eder. Bir atom bombası atılmışçasına her şey birbirine girer. Mahito mücadelesi ile dağıtmıştır bu evreni, baş edebilmiş ve büyümüştür. Travmaları ile baş eden Mahito yeniden eve dönmek için yola dökülür. Bu yolda doğru kapıyı bulmak için kendisini koruyan kişinin annesinin çocukluk hali olması da hiç tesadüf değildir. Bir sürü kapı karşımıza çıkar, doğru kapıdan çıkabilmek eve dönmek için de gereklidir. Kapıdan çıktıklarında her yer yemyeşildir. Muhabbet kuşları küçülerek sevimli bir kuşa dönüşürler ve dünyaya renk katarlar. Mahito annesinin yerine geçecek kadını kabul etmiştir. Evden ayrılmak ile başlayan yolculuk eve dönerek tamamlanır.
Film özelinde dile getirdiğim sahneler ile dinamik bir içsel dünyanın akışını yas süreci ile birlikte ele almaya çalıştım. Acının, kaybın ve hüznün bir çocuğun dünyasında yarattığı metaforlar ile ne kadar belirgin olduğunu bu filmden görebiliriz. Kabul etme bir yas süreci için önemli bir içsel dinamiktir. Filmin sonundaki eve dönüş annenin kaybını kabul etmek ve teyzeyi annesel bir alana dahil etmek için önemli bir adımdı. Bu sahnede bombalar ile simgeleşen muhabbet kuşlarının küçülerek tatlı birer küçük kuş olarak karşımıza çıkması travmatik hafızanın yeniden şekillendirilmesi olarak yorumlayabiliriz. Kötücül olan yok olmuş ve dünyanın daha güvenilir bir yer olduğu vurgulanmıştır.